Ülkücü Yeniçağ gazetesi yazarı Arslan Tekin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "AKP bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır. MHP her karara saygılıdır" açıklamasıyla ilgili olarak "Devlet Bey, daha önce söyledim, Saray'dan medet bekleyen bir görüntü vermiştir. 13 Mayıs'tan itibaren "Milliyetçi Hareketçi" hüviyetini heba etmiştir. MHP adına konuşma hakkını hâiz değildir! Ne konuşursa kendi adına konuşacaktır. Milletvekilleri de elbette bunu biliyorlardır!" dedi.
"Başkanlık oylamasında asıl tehlike Saray cenahında! AKP içindeki gizli FETÖ'cülerin, önümüzdeki seçimlerde kesinlikle aday gösterilmeyeceklerini bilenlerin Saray için oy kullanacakları düşünülemez" diyen Tekin, "Devlet Bey'in, başkanlık için neden kapı araladığı belli; iç muhalefetin cenderesinden ancak Ak Parti'nin mahkemeler üzerindeki etkisiyle kurtulabilecektir" ifadesini kullandı.
Arslan Tekin'in "Başkanlık yolu açık mı?" başlığıyla yayımlanan (20 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Devlet Bey, "başkanlık" hususunda muğlak...
Muğlak"ın asıl anlamı "kapalı"... Ama öyle bir kapalılık ki, Türkçede kullanıldığı şekliyle, müphem, açılmaya müheyya bir aralık, bir sızıntı bırakıyor. Cenap Şehabettin'in, bildiğimiz, söylenegelen sözüdür: "Kapı aralıksa sonuna kadar açılır." Türkçü dergilerin değişmez yazı işleri müdürü İsmet Tümtürk'ün de babası olan ünlü Servet-i Fünûn şairinin sözünün yarısı yaygın. "Tiryaki Sözleri"nde yer alan o sözün tamamı şöyle: "Suiistimal kapısını aralık etmeye gelmez; derhal ardına kadar açılır."
Devlet Bey, onun için, güya, halkı teskin edecek bir konuşma yapıyor ve "başkanlık" kapısını açmayı şarta bağlıyor.
Daha bu senenin başında, ocak ayının ilk haftasında, kesin bir dille "Başkanlık sistemine karşıyız" diyen o değil miydi!
(Bu konuşmasının ilgili kısmını birkaç gün önce sonraki zıt sözleriyle kıyaslayarak vermiştim. R. T. Erdoğan'ın başkanlık ısrarına karşı söylemediğini bırakmıyor, Nazi'den girip Hitler'den çıkıyordu!)
Kapatılan bir kapı neden aralanır? Bu kapının suiistimal edilmeyeceğini bilmiyor mu?
Biz sandık ki, kendisine hatırlatılanlar, onu bir an düşündürür... Son salı konuşmasında, ısrarını daha ileri götürüyor:
"Başkanlık sistemine destek verip vermediğimiz, referanduma yeşil ışık yakıp yakmadığımız gündemi işgal etmiştir. Leb demeden leblebiyi anlarım diyen ileri zekâlılar, mangalda kül bırakmamışlardır. Bereket versin biz ne dediğimizin bilincindeyiz. Dedim ki, Türkiye'de fiilî bir durum vardır, bu çözülmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı fiilî başkanlık yapmaktadır. Bu durum anayasaya aykırıdır. (...) Hükûmet sistemi üzerinde yapılan tehlikeli oynamalar rejim krizine dönüşebilecektir. Ya fiilî durum düzelsin ya da fiilî durum hukukî bir durum kazanarak Türkiye huzur bulsun."
İnsanlar, "Saray'dakini başkanlığa yürüteceğine, mevcut Anayasa çizgisine çek!" diyecekler ama kime diyecekler, kim dinleyecek!
Her hâlükârda olağanüstü şartlardayız. İç ve dış durum rejim tartışmalarına el vermiyor. Dayanışma içinde içteki ve dıştaki düşmanlara karşı set kurmamız gerekiyor. Bu tür tartışmalar insanlarımızı kamplaştırır; iktidarın en haklı tedbirlerine bile şüpheyle baktırır; birliğimizin üzerine kara gölgeler düşer.
Başkanlık için Anayasa değişikliği teklifi TBMM'ye geldiğinde, sanmıyorum ki, MHP milletvekilleri müspet oy kullansınlar; 14 kişi çıkıp Saray için 330'u tamamlasın...
Devlet Bey, daha önce söyledim, Saray'dan medet bekleyen bir görüntü vermiştir. 13 Mayıs'tan itibaren "Milliyetçi Hareketçi" hüviyetini heba etmiştir. MHP adına konuşma hakkını hâiz değildir! Ne konuşursa kendi adına konuşacaktır. Milletvekilleri de elbette bunu biliyorlardır!
Başkanlık oylamasında asıl tehlike Saray cenahında! AKP içindeki gizli FETÖ'cülerin, önümüzdeki seçimlerde kesinlikle aday gösterilmeyeceklerini bilenlerin Saray için oy kullanacakları düşünülemez.
Devlet Bey'in, başkanlık için neden kapı araladığı belli; iç muhalefetin cenderesinden ancak Ak Parti'nin mahkemeler üzerindeki etkisiyle kurtulabilecektir.
Diyelim ki, referanduma gidildi, şu şartlarda Saray'ın karşısına aday da çıkamaz. Kim çıkarsa "Sen Fethullahçısın!" derler yolunu kapatır, hatta içeri bile atarlar!