'Vegan ol' çağrısı bir dayatma mıdır?

Damla Ferahi, son dönemler tartışılan 'vegan olun' çağrısının bir dayatma olup olmadığını değerlendirdi.
'Vegan ol' çağrısı bir dayatma mıdır?
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Damla Ferahi/ Vehaber

"Hepimiz vegan olmak zorunda mıyız?"

"Vegan olanlara saygı duyuyorum ama ben et yeyip süt ürünleri tüketiyorum. Ben de veganlardan aynı saygıyı bekliyorum."

"Dilediğim gibi beslenmek benim kişisel özgürlüğümdür."

"Ne yediğime karışılırsa, özgürlüğüm engelleniyor demektir."

"Birbirimize karşılıklı anlayış gösterebiliriz."

"Ne yediğim benim tercihimdir."

Tüm bunlar, konu veganlık olunca, sık verilen tepkilerden bir demet. Verilen tepkilerin sebeplerini anlamakla birlikte, kendi "kişisel tercihlerinizi" ve "seçme özgürlüğünüzü" kullanırken başkalarının özgürce, sömürülmeden yaşama hakkını elinden aldığınızı anımsatmak istiyorum.

1-Et yemek sizin "kişisel" tercihinizse, meselenin öznesi olan bir başka "kişi"yi unutuyorsunuz demektir.

Eve gelirken belki sokağınızda yaşayan kedilerin başını okşadınız, onlara bir kap su verdiniz, caddeyi geçmeye çalışan bir köpek için araçlardan durmalarını rica ettiniz. Caddenin ortasında bacakları kırık ve burnundan kan gelen bir köpeğe denk gelseydiniz yüreğiniz parçalanır, ona yardım etmeye çalışırdınız. Çünkü o hayvanın en az sizin kadar acıyı hissettiğini, yeri geldiğinde hüzünlenip yeri geldiğinde aynı sizin gibi neşelenebildiğini biliyorsunuz. Araba bir pet şişeye çarpsa, bir köpeğe çarpmasından çok farklı bir durum olurdu değil mi? Hayvanların, sinir sistemi ve bilişsel yetileri olmayan bitkilerden ve cansız eşyalardan farklı olduğunun siz de farkındasınız. İnek, koyun, kuzu, domuz, tavuk, güvercin, kaz, kedi, zürafa... Hepsi en az biz insanlar kadar acının farkında, ve hissediyorlar. Hiçbiri bir diğerine benzemiyor, hepsi karakterlerinde ve huylarında eşsiz, aynı biz insanlar gibi. "Et yemenin" kişisel bir tercih olduğunu düşünüyorsanız, o hayvan kişisini yok sayıyorsunuz demek oluyor bu.

2-Veganların size kendi beslenme biçimlerini "dayattığını" düşünüyorsanız, gerçek dayatmanın nerede cereyan ettiğini yok sayıyorsunuz demektir.

İneklerin süt salgılaması için hamile kalmaları gereklidir. Şirketler, ineklerin sürekli süt salgılamalarını ister, böylece o sütü yılın her günü insanlara satıp para kazanacaklardır. İnekler doğal ortamda sürekli hamile kalmaz. İnsanlar inekleri bu yüzden zorla gebe bırakırlar. Boğayı sperm vermeye zorlarlar önce. Sonra o spermi ineğe vermek için "suni dölleme" dedikleri işlemi uygularlar. İneği bir yere bağlayıp kollarını ineğin anüsüne sokarlar. Ordan rahmi sabitlerler. Bir metal boruyu da vajinaya sokup yukarıdan sabitledikleri rahme spermleri bırakırlar. Hayvan elbette rıza göstermez. Canı yanar, kaçmak ister. Sürekli doğurur, sürekli memeleri sağılır. Doğada 20-25 yıl yaşayabilecekken bu sömürü döngüsünde 3-4 sene sonunda bedeni ne süt verecek ne de doğuracak haldedir. Emekliye ayrılmaz, mezbahaya gönderilir. Bu, dayatmanın ta kendisidir.

İneklerde olduğu gibi, süt üretmek için keçinin de hamile kalması gerekiyor. Keçileri zorla çiftleştiriyorlar. Dişi, boynundan kelepçeli. Bu, dayatma değilse nedir?

Her hayvanın olduğu gibi ineklerin de kendilerini korumak için bir organı vardır: Boynuzları. Peşlerinden koşan etçilleri boynuzları ile alt ettikleri bile oluyor. Ama insanlar, ineklerin kendilerini koruyabilecek tek organı olan boynuzlarını söküyorlar. Ya yakıyorlar, ya da zımpara gibi bir aletle boynuzlar henüz doku halindeyken törpülüyorlar. Boynuzlar uzamış ve kemikleşmişse hayvanı kanata kanata ve korkudan bayılatana dek söküyorlar boynuzları. Bu, dayatmanın ta kendisidir.

Yavru, doğduğu andan belli bir süreye dek annesine muhtaçtır. Biliyoruz ki insanlar da dahil olmak üzere tüm hayvanlar için geçerli bir şeydir bu. Yavru meme emer, vücut ısısını dengelemek için annesinin bedenine sokulur, korktuğunda annesinin kokusuyla güvende hisseder. Yürümeyi, su içmeyi, yemek yemeği, tehlikeden korunmayı ilk annesinden öğrenir. Anneden uzakta kaldığı an ağlar, panik olur, korkar, yasa girer. Benzer durum anne için de geçerlidir. Yavrusunu gözünün önünden ayırmaz. Yavruyu bulamayacak gibi oldu mu panik yapar, seslenerek onu bulmaya çalışır. Yavruyu yitirdiğini anladığı an yasa girer, ağlar, böğürür, çığlık atar. İşte inekler ve yavruları için geçerli olan şey tam da budur. Ama market raflarında bulduğunuz sütler, annenin yavrusundan zorla ayrılıp yasa girmesi sonucu üretilen sütlerdir. Yavru anneden çalınır, bu resimdeki gibi farklı bir bölmede tutulur. Çünkü yavru kendisi için salgılanan, kendi hakkı olan sütü içerse, insanların içmek istediği süt azalacak, şirket dilediği kara ulaşamayacaktır. Yavru, anne sıcaklığını arar durur. Önündeki demirleri, olmadı yan tarafta yatan bir başka buzağıyı yalayarak meme emme güdüsünü tatmin etmeye çalışır. Anne ise yastadır. Haftalarca böğürür, uyuyamaz. Bu, dayatma değilse nedir?

Hayvanlar, çağlardan beri insanların kölesi durumundalar. Kölelere iyi davranıldığını nerede gördünüz? Cansız bir eşyadan farklı olmayarak para ile alınıp satılırlar, işkence görürler, sömürülürler. Hizmet veremiyorsa değersiz bir eşya gibi kapı önüne konurlar. Onları koruyup kollayan yasalar da yoktur. Çünkü köleler eşyadan farksızdır. Tavuk çiftliklerinde olan da bundan farklı bir şey değildir. Civcivler eğer erkeklerse ileride yumurta üretemeyecekleri için "değersiz" "yan ürün" olarak kabul ediliyorlar. Ve sizlerin elinize aldığınızda incitmekten korkup sevemediği bu ufak, naif hayvanları canlı canlı öğütme makinelerinde öğütürler. Hepsi korkar, titrer, başına ne geleceğini hissederek ama tam olarak ne olduğunu bilemeden. Öğütme makinesine doğru ilerlerken kaçıp kurtulmak isterler. Ama ufak bedenleri, naif kanatları ile insan işkencecilerinden kurtulup kaçamazlar. Bu, dayatmanın ta kendisidir. Fotoğrafta çuvallara doldurulan civcivler, öğütülmeyi bekliyor.

İçeriden gelen çığlıkları ve kan kokusunu duyuyor. Ölmek istemiyor. Çok korkuyor. Kaçmaya çalışıyor ama daracık bir yere hapsedilmiş. O kan kokulu odaya girmek dışında başka hiçbir çıkış yolu yok. Bu dayatma değilse nedir?

Hayvanlara dayatılan acının, işkencenin ve ölümün daha binlerce örneğini buraya taşıyabiliriz. Daha detaylısını öğrenmek isterseniz bu belgeseli izleyebilirsiniz.

3-Veganlık, sadece "ne yemek yediğiniz" ile ilgili değildir. Hayvanları ve yeryüzünü önemseyerek vegan olmuş bir kişi size veganlıktan bahsederken sadece beslenme tarzınıza yönelik konuşmuyordur. Çünkü hayvanların sömürüsü sadece gıda endüstrisinden meydana gelmiyor. Deney laboratuvarları, kürk ve deri çiftlikleri, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, sirkler; hayvancılık endüstrisinin aşırı tükettiği su ve toprak, bozduğu eko-sistem, tükettiği aşırı miktarda tahıl ve bakliyat sonucu aç kalan insanlar da konuya dahildir. "Ne yediğim benim tercihimdir" demek konuyu sadece beslenmeye indirgemektir. Hayvan özgürlüğünün asıl meselesi bitkisel protein kaynaklarının ne olduğu, kahvaltıda ne yiyeceğiniz, hamburgerinize hayvan parçası yerine ne koyacağınız değildir. Hayvan özgürlüğü, insan-merkezci hakim görüşü hedefe alıp, hayvan ve insan sömürüsünü ve doğa kıyımını sonlandırmayı hedefler.

4-Hayvanları yemenin ve hayvansal ürünler tüketmenin nasıl bir sömürüye ve kıyıma sebep olduğundan kısaca bahsettikten sonra, bu kıyıma sebep olmanın kişisel bir tercih olmaktan uzak olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Çocuğa tecavüz eden bir kişi "Bana saygı duyun, bu benim kişisel tercihim" diyebilir. Bu durumda ona saygı mı duymalı, yoksa çocuğun zedelenen duygularını ve bedenini koruma altına alıp bu kişiyi cezalandırmalı mıyız? Hey, bu neredeyse sorgulanamaz bir durumdur. Neden konu hayvanlar olunca insanların kişisel zevkleri ve tercih söz konusu olabilir?

Özetle, veganlar size "vegan olun" çağrısında bulunurken size bir dayatmada bulunmuyor; sizin ve/veya türcü sistemin hayvanlara dayattıkları acılara ve ölüme bir son vermeniz gerektiğini söylüyor.Dayatmaya son vermeniz gerektiğini söylemek, dayatma olamaz. Nasıl ki bir insanı bir diğer insana ya da hayvana eziyet ederken görüp olaya müdahale ettiğinizde, işkencecinin "ama bana anlayış göstermiyorlar, dayatmada bulunuyorlar" diye kendini savunamayacağı gibi.

Dayanışmayla...

Foto Galeri Videolar Son Dakika Haberler Video Kategori Foto Kategori Vehaber İletişim Künye Şikayet Menü