Yargıtay Üyesi Salih Özaykut tutuklandı!

Özaykut, 11 Temmuz’da Yargıtay ve Danıştay’ı dizayn eden kanuna tepki olarak bir grup yüksek yargı üyesi ile beraber sokağa çıkıp bir bildiri okumuştu.
Yargıtay Üyesi Salih Özaykut tutuklandı!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının darbe girişimine yönelik "FETÖ soruşturması" kapsamında gözaltına alınan Yargıtay Üyesi Salih Özaykut tutuklandı.

Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınan Özaykut, işlemlerinin ardından adliyeye getirildi.

Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına ifade veren şüpheli, tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Sulh ceza hakimliğince sorgulanan Salih Özaykut, tutuklanarak Sincan Cezaevi'ne götürüldü.

Yargıyı dizayn eden kanuna tepki için sokağa çıkmıştı

Özaykut, 11 Temmuz’da Yargıtay ve Danıştay’ı dizayn eden kanuna tepki olarak bir grup yüksek yargı üyesi ile beraber sokağa çıkıp bir bildiri okumuştu. Okunan bildiri şöyleydi:

“TBMM tarafından kabul edilen, Danıştay ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, görüş ve düşüncelerimizi Türk Milletinin takdirine sunmak ve tarihi sorumluluğumuzu yerine getirmek için burada bulunuyoruz.

"Bu kanunla, dünya tarihinde eşine az rastlanır bir şekilde, Yargıtay ve Danıştay fiilen tasfiye edilmek istenmesine rağmen, ne yazık ki buna öncelikle tepki vermesi gereken Yargıtay ve Danıştay yönetiminden bugüne kadar bu konuda kamuoyuna olumlu ya da olumsuz herhangi bir açıklama yapılmadığından, bu açıklamayı yapma zorunluluğu doğmuştur…

"Kısa zaman süreçleri içinde siyasi iktidar tarafından yüksek yargı organlarının yapısı ile bu denli oynanmasının amacının, görünüşte istinaf mahkemelerinin kurulması olduğu ifade edilmektedir Oysa gerçekte, “boşalt-doldur” yapılarak, yürütmeyle uyumlu ve yandaş bir yargı oluşturularak, yürütmenin yargı içinde dizayn ettiği, uluslararası raporlarda “hükümet destekli ve hükümet dışı kuruluş olarak anılan (YBP)” oluşumunun dışında bulunan ve bu surette yürütmenin etkisine kapalı kalan üyelerin tasfiyesinin amaçlandığı konusunda kamuoyunda yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Bu tasfiye kanunu ile birlikte tüm üyelikler sona erdirilmekte ve üyeliği sona erenler arasından, Yargıtay için HSYK, Danıştay için Cumhurbaşkanı ve HSYK tarafından yeniden seçim yapılması öngörülmektedir.

"Bu kanunla, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmakta, yürütmenin tek hakim olduğu kuvvetler birliği sistemine geçilmektedir…

"Bu kanun aynı zamanda, seçimleri tam bir tarafsızlıkla yürütmekle görevli Yüksek Seçim Kurulunu da tasfiye etmektedir. Bu şekilde, Cumhurbaşkanı ve Yargıda Birlik Platformu tarafından seçilen üyelerin egemen olduğu HSYK tarafından belirlenecek üyelerden oluşacak yeni yüksek yargının yeniden seçeceği Yüksek Seçim Kurulunun tarafsız olacağı konusunda şüpheler oluşacaktır…

"Yüksek yargı üyelerinin görevlerine yasa ile son verilerek, demokratik hukuk devleti sistemi hukuken de sona erdirilmekte, kazanılmış hakların korunması ilkesi yerle bir edilmekte ve “Yüksek Yargı Üyelik Statüsü” ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum, başta hukuk devleti, ayrımcılık yasağı ve eşitlik, kuvvetler ayrılığı, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkeleriyle egemenlik yetkisinin kullanımına ilişkin Anayasal prensiplere, yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve konuya ilişkin uluslararası belgelere aykırıdır. 

"Bu kanunla; ancak Anayasa değişikliği ve kazanılmış haklar korunarak yapılması mümkün olan bir konuda ve idari işlem niteliğindeki bir düzenlemeyle yüksek hakimlerin tümünün görevine son verildiğinden; bu tasarruf, hukuki ifadesiyle açıkça bir “fonksiyon gaspı” niteliğinde olup, “telafisi imkansız” sonuçlar doğurmak suretiyle “Anayasaya ağır ve açık aykırılık” içerdiğinden hukuken yok hükmünde kabul edilmelidir.

"Bu nedenle, bu aşamada beklentimiz, kuvvetler ayrılığına, yargı bağımsızlığına, hakimlik teminatına aykırı ve kazanılmış hakları ihlal eden, demokratik hukuk devleti ilkesine açık aykırılık taşıyan bu düzenlemenin geri çekilmesidir.”