Kuyrukluyıldızlar genelde Güneş Sistemi'nin soğuk dış kısmında, Neptün'ün yörüngesinin ötesinde bulunuyor ve süblimleşme diye bilinen buzun gaza dönüşmesi süreciyle vücut buluyor.
Independent Türkeçe'de yer alan makaleye göre, son derece uzun yörüngeleri Güneş ve Dünya'ya sadece kısa bir süre için yaklaşmalarına izin veriyor. Bu yaklaşma onları ısıtarak imza niteliğindeki kuyruklarını oluşturuyor.
Öte yandan asteroitler, genellikle Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağında yer alıyor ve yaklaşık 5 milyar yıldır sistemimizin sıcak kısmında oldukları düşünülüyor. Bu nesneler genellikle buz içermiyor.
Bununla birlikte ana kuşak kuyrukluyıldızı diye bilinen bu ikiliğin neden olduğu olağanüstü birkaç istisna var. Asteroid 248370 diye bilinen bu örnek, halihazırda doğrulanmış veya varlığından şüphelenilen yaklaşık 20 nesneden biri.
Gezegen Bilimleri Enstitüsü'nde kıdemli bilim insanı Henry Hsieh, 248370, hem bir asteroit hem de bir kuyrukluyıldız ya da daha spesifik açıdan, kısa süre önce aynı zamanda bir kuyrukluyıldız olduğu anlaşılan bir ana kuşak asteroidi dedi.
Asteroidin bir toz bulutuyla çevrili, yaklaşık üç km. genişliğinde katı bir kafası ve yaklaşık 724 bin km. uzunluğunda ama sadece bin 400 km. genişliğinde bir kuyruğu var.
Hsieh, Bu son derece dar kuyruk bize, toz parçacıklarının son derece yavaş hızda, çekirdekten zar zor dışarı salındığını ve normalde bir kuyrukluyıldızdan uzaya toz fırlatan kaçak gaz akışının, bu kuyrukluyıldızda son derece zayıf olduğunu söylüyor. Hızın bu denli az olması normalde tozun, çekirdeğin kendi kütleçekim kuvvetinden kaçmasını zorlaştırır; o yüzden bu durum tozun kaçmasına başka bir şeyin yardımcı olabileceğini düşündürüyor. Örneğin, çekirdek dışarı kaçan gazın kısmen kaldırdığı tozun uzaya fırlatılmasını sağlayacak kadar hızlı dönüyor olabilir dedi.
Bu tuhaf cismin keşfi, daha fazla araştırmanın fitilini ateşleyecek. Zira Dünya'daki suyun önemli bir bölümünün ana kuşaktaki asteroitlerin gezegene çarpmasıyla taşındığı düşünülüyor. Bu kayalar, söz konusu hipotezi test etmenin ve Dünya'daki yaşamın kökenine dair daha fazla bilgi edinmenin muhtemel bir yolunu sunuyor.