Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cinmen'e konuşan Alptekin'in açıklamaları şöyle:
Türkiye’nin muhafazakarlaştığını düşünüyor musunuz?
Tabii. Tesettürlü hanımlar bu kadar rahatlıkla sokakta dolaşamıyordu. Evlerinde oturuyorlardı. Özgür değillerdi. Şimdi ise kendi hayatlarını yaşayabiliyorlar. Böyle olması da gerek zaten. Muhafazakarlar mini etekli kadına karışmamalı. Mini etekli bir kadın da sakallı bir adama karışmamalı. Kadınlar, tesettürle harama karşı kendilerini korurlar. Bazı tesettürlü kadınlara bakıyorum; dudaklarda ruj, gözler sürmeli, koku yoğun, dapdaracık kıyafetler...
Tesettür bu olamaz. Bu şekilde Müslüman değil ancak Süslüman olurlar. Böyle yaparak İslam’a zarar veriyorlar. Bir de tesettürlü olsun ya da olmasın sokakta sigara içen kadın ucuzdur.
Ama önceden bir kadınla rahatlıkla alkol alıyordunuz, sigara içiyordunuz. O zaman tuhaf gelmiyordu galiba?
Hayır, sigaraya o zaman da karşıydım. Benim iki diskom vardı. Beni içki içiyor zannetsinler diye şarap kadehine vişne suyu koyardım. İçki içtim. Ama hayatım boyunca bir kasa içmişimdir. İçkiyi hiçbir zaman sevmedim. İçince zaten gözlerim kıpkırmızı olur.
Yaşar Bey, tuhaf bir dönüşümünüz oldu. Sizi sarıklı cübbeli gördük. Allah aşkına size ne oldu böyle?
Yakışıklı, podyumların ve sinemaların vazgeçilmez adamıydım ve bir anda değiştim. Herkes bunu sorgulamadan yargıladı, kafayı sıyırdığımı, delirdiğimi düşündü. Kimse “Neden?” diye sormadı. Oysa ben İslamiyet’le tanıştım, özümü buldum. Ben özümü bulurken IŞİD üyesi sanılıp gözaltına bile alındım. O kendini arama ve bulma dönemiydi. Cat Stevens da Yusuf İslam’a dönüştü. O da cübbe ve sarığa büründü. Sonra orayı terk etti.
Bu dönem nasıl başladı?
Ben son derece modern, laik bir insandım ama Sakıp Sabancı’nın cenazesi bende büyük etki yarattı. Türkiye’nin yarısına sahip servet sahibi biri ölmüş, giderken yanında bir bez parçası dışında bir şey götüremiyor. Cenaze, şöhretlerle fotoğraf çektirmek isteyen insanlarla doluydu. Kimisi de iş için gelmiş, kartvizit alışverişi yapıyordu. Orada ölüm diye bir gerçek var ve kimse farkında değil.
Peki ya sonra?
O zamanlar ne boy abdesti almayı biliyorum ne de namaz kılmayı. Tüm kutsal kitapları okudum ama hiçbiri bana göre değildi. Sanırım Rabbim de bu arayışımı gördü. “Bu şapşal kulum beni arıyor ama başka yerlerde arıyor” demiş olmalı. Sakıp Sabancı’nın cenaze namazı dönüşümüme vesile oldu. Fatih Camii’nin yolunu bile bilmeyen adamdım. Ve din konusunda sıfır kilometreydim. İçki, rakı, şarap boldu... Namaza başladığımda kendi ailem bile şaşırdı ve hatta beni dışladı. Bir arkadaşım “Sen gerçekten delirdin. Seni psikoloğa götüreyim” dedi. Ben bile neredeyse delirdiğime inanacaktım.