Çelik yazısında, Türkiye’de televizyonculuk hızla dönüşüyor ve içerik tüketimi büyük ölçüde YouTube’a kaydı. Ülkemizde çoğunluğu gençler olmak üzere 56 milyondan fazla Youtube abonesi var. Hedef kitle gençler. İçerikler çok hızlı tüketiliyor. Siyasetçiler de bu alanda yer almak istiyorlar. Kabul edelim ki, YouTube yayınları televizyon kanalı disiplininde değil. Zaten öyle olursa bir farkı kalmaz. Daha rahat. Daha esnek. Daha spor. Mesela bir siyasetçi YouTube yayınında kravat takmayınca daha samimi duruyor. Çünkü gençler resmiyetten hoşlanmıyor. Bu esneklik, konuklara aklına geleni söyleme hakkını verir mi peki? Asla! Cahit Özkan’ı televizyonda birkaç kez izlemiştim. Armağan Çağlayan’a verdiği röportajı da izledim; bir televizyon kanalında asla söylemeyeceği sözleri, söylemleri ardı arkasına sıralamış. Ne de olsa YouTube’da yayınlanacak ve kimse ciddiye almaz” der gibiydi. Öyle değil işte. Televizyon kanallarından 2-3 kat daha fazla izlenen mecradasınız ve hem burada var olmak hem de ciddiye almamak büyük hata. Yayına tişörtle çıkmak, espriler yapmak, gülmek, izleyicilerle etkileşime girmek başka şey. Siyasi bir konuda açıklama yapmak başka. Yayın her yerde yayındır. ifadesini kullandı.