Yunanistan'la işbirliğine açığız!

Başbakan Ahmet Davutoğulu, grup toplantısında konuşma yaptı.
Yunanistan'la işbirliğine açığız!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

İşte o konudan satır başları;

AK Parti bir muhasebe hareketidir. Tarihi, mekanı, kendini muhasebe eder. Ve yola o muhasebeden sonra kurulur. Hareketimizin yakın tarihi içinde hep muhasebelerden yola çıkarak buralara geldik. AK Parti görünüşte 14 yıllık, gerçekte kökü asırlara giden bir hareketin temsilcisidir.

Kökü asırlara giden bu hareket, 2001’de AK Parti’nin kurucu genel başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu hareketi erdemliler hareketi olarak adlandırmıştır. Bu tanımı ilk defa o zaman siyasi tarihimize kazandırmıştır. Ülke karamsarlık içinde, ekonomik kriz derinleşmiş, halk kaygı içinde, özgürlük alanı daralmış bir ülkede bir grup gönüllü, barış cengaveri yola çıktılar ve adına erdemliler hareketi dediler. O günden bugüne atılacak her kritik adımda biz erdemli hareket etmenin ne anlama geldiğini düşünerek yola koyulduk.

Hiçbir milletvekilimiz parmak kaldırma makinesi değildir ve olmayacaktır. Her bir milletvekilimiz, hem bulunduğu ili temsil eder, hem 78 milyonun her bir ferdini temsil eder. Her bir milletvekilinde milletin erdemini görürüz. Onun için bugün burada bir araya gelen 258 milletvekilimizle beraber 78 milyon yürüyor.

AK Parti’nin sicili hep temiz olmuştur, hep temiz olacaktır. 2001’de siyaset itibar kaybetmişti. Meclis çok alt yerlerdeydi. Siyasetçiye itibar edilmez, anılan unvanlar burada anılmayacak kadar negatif unvanlardı. AK Parti’nin ilk hareketi siyasete itibar kazandırmaktı. 

‘AB süreci, Kıbrıs ve Irak’ın müsebbibi biz değiliz’

Dünya demokrasi tarihinde nadir görülen olaylardan biri gerçekleşti ve bir siyasi parti kurulduktan bir yıl sonra iktidar görevini aldı.

Kurucu genel başkanımız, o günkü kadrolara hitaben konuştu. O gün değişimin başladığı gündü ama önümüzde çok işler vardı. Bir parti iktidarda ama genel başkanı Meclis’te değil. Başta Irak olmak üzere çok kritik süreçler vardı. AK Parti kadroları tüm bu sorunları birer birer aştı. “Muhtar bile olamaz” denen genel başkanını Mart 2003’te başbakan olarak bu kürsüye çıkardı.

Hiçbir gayrimeşru hareket içinde olmadan siyaseti normalleştirdik. Dünya “Türkiye kısa zamanda çöker” derken Irak sürecini, AB sürecini, Kıbrıs sürecini başarıyla yürüttük.

Kıbrıs meselesinde tabuları yıkarken davamızın haklılığını herkese gösterdik. Bugün AB sürecinde eğer biz istediğimiz yerde değilsek, 14 yıl sonra bunun müsebbibi biz değil AB’dir.  Kıbrıs’ın müsebbibi biz değil AB ve Rum yönetimidir. Eğer bugün Irak’ta hala barış gerçekleşmemiş, bu kriz yayılmışsa müsebbibi Türkiye olmamıştır. Ekonomik krizler vardı. Arkasından AK Parti, bereketle ve milletin duasıyla bu krizlerin içinden çıktı.

Bu kürsüden o zaman sayın başbakanımız, daha sonra cumhurbaşkanı adayı da olacak Sayın Abdullah Gül’ü ilan ettiğinde, e-muhtıra vererek engellemeye çalıştılar. Birileri şunu söyledi: Başkaları Cumhurbaşkanı’na karar verir. Dimdik duran 22 ve 23. Dönem milletvekillerimizi tebrik ediyorum.

Onurla görevimizi yapıyorsak, 27 Nisan muhtırasına karşı dimdik duran AK Parti grubunun gösterdiği dirayetle buradayız. Yine olağanüstü bir hava vardı ülkede. 22 Temmuz’da seçimler yapılmış ama hala bazı çevreler AK Parti’nin adayının Cumhurbaşkanı olamayacağı iddiasındaydılar. Bütün vesayet odakları bir kalemde silindi ve sayın başbakanımızın aday gösterdiği Abdullah Gül, AK Parti’nin gösterdiği ilk Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıktı.

Bizler yasakları, prangaları kıra kıra geldik. Bundan sonra da hiçbir yasağa, prangaya, vesayete izin vermeyiz. Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti ve arkasından referandumla devrim mahiyetinde bir adım atılarak Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi teminat altına alındı.

‘Sayın Özal’ın özür dilediği gibi…’

Bugün de birileri yeni hükümet kurulana kadar bizim hükümetimizi geçici ilan edip bazı kararları alamaz diye ilan edenler vardı. Hayır, biz bu emaneti sırtımızda yaşarken, ülkemizin yararı için bir saniye ömrümüz dahi kalsa o kararı verir, uygularız.

11 Haziran 2011 seçimlerinde, yani 24. döneme de yine kritik bir ortamda girdik. Avrupa ülkelerinin demokrasileri birer birer sarsılıyordu, diğer tarafta Arap Baharı’yla Ortadoğu ya demokrasiye ya anarşiye doğru yürüyecekti.

Ülkemizin krizi hissetmemesi için tüm tedbirleri aldık. Ortadoğu ve Ukrayna’ya sıçrayan yangında iki esası hep öne çıkardık. Bir, insani anlayış. İki, Türkiye’nin çıkarları… Biz bu insani çizgimizi sürdüreceğiz. Bu ateş çemberinin içinde ülkemizi gül bahçesi gibi tutmaya kararlıyız. Kardeşlerimiz söz konusu olduğunda, etnik, dini, mezhebi kimliğine bakmaksızın, gelin Anadolu barış diyarıdır diyerek onlara sahip çıkacağız. Bu insani sınavı geçtik. Asırlarca bu sınav bir destan gibi anlatılacak. Türkiye’nin bu kritik 4 yıl içinde gösterdiği insanlık destanı anılacak.

Bu makamlarda bulunurken, aynen Sayın Özal’ın Cezayir’e gidip özür dilemesi gibi, sonradan bir başbakanın gidip insanlıktan özür dilemesini gerektirecek hiçbir davranışa izin vermeyeceğiz. Erdemli davranış budur.

Erdemli davranış, kim haksızlık yapıyorsa onun karşısında insanlığın sesi olmaktır. İşte, bugün bazı çevreler. Türkiye’yi terörle irtibatlandırmaya çalışıp sonra da bu çatı altında konuşmaya kalkanlar bilsinler ki, AK Parti’nin iktidar olduğu hiçbir saniyede terörle işbirliği olmamıştır, olmayacaktır.

Bugünkü şartlarda erdemli siyasetin şartları nedir. Balkon konuşmasında fikirlerimizi paylaştık. 8 Haziran’da bir gün dahi tatile izin vermedik, MKYK’mızı topladık. Tabloya masaya koyarız, açık yüreklilikle konuşur, tartışırız, istişare mekanizmalarını işletir, en doğru kararı alırız.

81 vilayetimizin il başkanlarını, kadın kolları başkanlarını, gençlik kolları başkanlarını çağırdık. Bizzat sohbet ettim. Tabloyu anlamaya çalıştık. Sizlerle bir araya geldik. Hepinize teşekkür ediyorum.

AK Parti dinamik bir harekettir, değerleri sabittir ama siyaseti dinamiktir. Bizim tavrımızı ve diğer partilerin tavrını bir karşılaştırmasını rica ediyorum. Biz, “Milli iradeye saygı duyarız, neden bu karara vardınız” demeyiz. Çünkü millet amir, biz memuruz. Dolayısıyla hiçbir partilimizin milli iradeyi eleştirmesine izin vermeyiz.

İlk andan itibaren, bir Türkiye’yi bir gün dahi hükümetsiz bırakacak sorumsuzluk göstermeyiz, iki madem ki millet koalisyon demiştir, kimseye kapı kapatmayız, üç en iyi niyetli tavrı sürdürürüz, her türlü müzakereyi sürdürürüz ama ilkelerimizden taviz vermeyiz, dört netice vermezse yine milletimize gideriz.

'Milleti bir kez kandırırsınız, iki kez de kandırabilirsiniz ama ya terör ya demokrasi…' 

O günden bu yana, işte milletimiz şahit. Hiçbir parti yetkilimizin ağzından, herhangi bir başka partiye, onun liderine, seçmenlerine rencide edici tek bir söz çıkmadı. Bir tasnif olmadı. Tek bir gün dahi bize oy vermeyen seçmenleri rencide edecek bir söylem kullanmadık. Tek bir an pazarlıklara, etik dışı davranışlara yönelmedik. Ama diğer partilere bakın, sadece eleştirmek kastıyla söylemiyorum. Milletimizi şahit kılmak ve iç muhasebeye davet etmek için söylüyorum.

CHP, günlerdir diğer partilerin ne yapması gerektiğini düşünmekle meşgul. Yüzde 41’in hiç sayıldığı koalisyonun nasıl oluşturulacağıyla meşgul. Yüzde 60 diye bir blok tanımlaması.

Bütün formülleri Sayın Kılıçdaroğlu kendince ortaya koyuyor ama bir matematiksel tabloyu kaçırıyor. Parlamento dışındaki oyları alıyor, bizden yüzde 1 oy alıyor bir blok yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı görevlendirdiğinde zaten görüşeceğiz de… Şu blok lafını, kutuplaştırıcı dili zihninden ağzından bir çıkarsın da sonra bize gelsin, ondan sonra konuşalım. MHP daha ilk geceden tam bir öfkeyle bütün diğer partilere yönelik bir dil ve arkasından retçi bir tavır. Siyaset reddetme sanatı değil, en doğru kabulü milletin kabulüne dönüştürme sanatıdır.  Yeni tabloyu okumadığınız her dönemde bir sonraki yerinizi daraltırsınız.

HDP, seçim kampanyası boyunca Batı’da barış, Doğu’da şiddet söylemi çıktı. Türkiyelileşme idealiyle ülke siyasetinde yer edineceklerse önce dönüp her türlü terör ve şiddete karşı tavır almak zorundadır. Çözüm sürecinin devamını isteyeceksiniz ama dağlarda silahlı grupların mevcudiyetine onay vereceksiniz. HDP’den beklediğimiz, bizim değil milletin beklediği öncelikli tutum, teröre karşı nerede duruyorlarsa, Türkiye siyasetinde orada olacaklar. Milleti bir kez kandırırsınız, iki kez de kandırabilirsiniz ama ya terör ya demokrasi… 

'Önce Nabi Avcı ve İsmet Yılmaz
ile ayrı ayrı görüştüm'

Meclis Başkanı adayımızı açıklamadan önce Nabi Avcı ve İsmet Yılmaz ile ayrı ayrı görüştüm. İki arkadaşımız da diğer arkadaşın adaylık için daha uygun olduğunu ifade etti. 3. turda bizim partimizin başka bir adaya yöneleceği söyleniyor. Böyle birşey yok, son ana kadar kendi adayımızı destekleyeceğiz. Bizim bir tane Meclis Başkanı adayımız var. Son turun son oyuna kadar İsmet Yılmaz'ı destekleyeceğiz. Hiçbir arkadaşımızı pazarlık konusu yapmayız. Bizde siyasi ahlaka aykırı tek bir davranış olmayacak. Siyasi ahlakı ayakta tuttuk tutmaya devam edeceğiz.

'Cumhurbaşkanlığı makamı
koalisyon konusu değildir'

Nasıl Meclis Başkanlığı koalisyon ile ilişkili değil ise Cumhurbaşkanlığı makamı da koalisyonun konusu değildir. Cumhurbaşkanlığı rencide edecek hiçbir tartışmanın içinde olmayız. Siyasetin normal çizgisine dönmesi için herkesin Cumhurbaşkanlığı makamına saygı göstermesi gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.

'Yunanistan'la işbirliğine açığız'

Bir kez daha ifade ediyorum. Yunanistan’ın ekonomik krizi aşabilmesi için, komşu ülke olarak, turizm, ticaret, işbirliği alanında elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Önümüzdeki dönemde, Yunanistan ekonomik sorunları kapsamında karşılıklı olarak atacağımız adımları, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’ni toplamaya hazırız.

Türkiye kendi sınırlarını koruyacak güce sahiptir. Ayrına sınır ötesinde kendi bütünlüğünü etkileyecek gelişmelere kayıtsız kalmayacaktır. Biz IŞİD'e karşıyız, bütün terör örgütlerine karşıyız. Bizim adımızı hiçkimse terör örgütleri ile yan yana yazamadı, yazamayacak.