Zahit Atam; Leninizm üzerine küçük notlar

TKP'li şimdi yoğun olarak tartışan arkadaşlara küçük hatırlatmalar:
Zahit Atam; Leninizm üzerine küçük notlar
2013-01-01 02:33:34   Güncelleme: 2020-05-24 02:37:51    

1. Lenin Leninci değildi, Marx Marksist değildi, Atatürk de Kemalist değildi. Şimdi ben böyle deyince kimlerle kimi karşılaştırıyorsun diyenler olabilir, sakin olun heyecanlanmayın, işin doğası gereği böyledir. Bu tartışmalarda hangi safı tutarsanız tutun, ama liberal tezleri öne sürmeyin, çünkü ne Lenin ne de Bolşevizm liberalizme asla prim vermemiştir. Ama liberalizm demokrasiyi Bolşevizm ne olursa olsun merkeziyetçiliği savunur tezine de asla itibar etmeyin, Liberalizmin siyasi idealleri değil, siyasetteki tavırları, demokrasiyi ve ilkeleri sahte yapmasıyla devrimcilerden ayrılır. Bu nedenle gerçek anlamda liberal siyasetçiler zaten liberal değildir: demokrasicilik eninde sonunda liberallerin siyasal pratikleri reddettikleri bir süreçtir. Bu nedenle Halka Yalan Söylemek Suçtur tezi doğrudur ve liberal siyaset halka yalan söylemeden siyaset yapamaz. Devrimci duruşu sergilemeyen bir merkezi Bolşevikler asla savunmazdı, eylem kaçkını ve devrimci yükseliş için çabalamayan bir siyaseti de asla savunmazdı. Siyasal krizlere tepeden bakan bir Bolşevizm asla olmadı, sadece atamacılıkla çalışan bir Bolşevik örgüt ise hiçbir zaman olmadı, aksine diri ve tartışan bir örgüt vardı. Atalet Bolşevizmi öldürür, kuru kuruya merkeziyetçilik ise Leninizmin değil Çarcılığın ideolojisidir. Ne olursa olsun merkezin dediği olsun tavrı, bizzat Lenin’in yaptıkları ile çelişir ve başta Lenin olmak üzere Bolşeviklerin siyaset yapmasını imkânsız kılar.

2. Eğer birisi çıkıp Lenin= Çağımızın Lenin’i, o da benim, Leninizm şudur budur derse, yaptığı siyasi manevraları sosyalist ideoloji içinde kalarak savunmak yerine yaptığı her devrimci-hukuk dışı manevrayı Leninizm adına savunursa, bilin ki o Leninizm olmuyor. Lenin her şeyden önce kendisini Leninci değil, Bolşevik olarak tanımlardı. Ayrıca Lenin’in kendisini parti üyelerine açıklayamayıp, onlardan çekinen, parti içinde tekleşmek için örgüt içi tasfiyelere girişen ve bunu da gayrı meşru yollardan yapan hiçbir eylemi yoktur. Aksine kendi politikalarını açıklar, sistematize eder ve öngörüleri ve zaman içinde doğrulanan politikaları ile yoldaşlarını ikna ederdi. Sosyalizm= ben denklemi Lenin’de yoktur, bu tamamen sonradan KENDİCİ OLANLARIN Lenin’e attığı bir iftiradır.

3. Çok örnek verilen Nisan Tezleri ve Bolşevik militanların karşı çıkması durumunda ise, bakıldığında Lenin devrimci durumun oluştuğunu sezer ve ortadaki siyasi krizde Bolşeviklere tamamen alanlara, sokaklara, meydanlara çıkmaya ve yeni örgütlenme potansiyeline çağırır. Nisan Tezlerinin giderek daha çok taraftar toplanması ve partinin merkezi programı haline gelmesi için Lenin kimseyi tasfiyeye kalkışmadığı gibi, aksine örgütsel çalışmanın ciddi karşılık bulması nedeniyle, Lenin’in siyasi kriz tespitinin doğruluğu ile olmuştur. Nisan Tezlerini savunan Lenin’i örgütün pratiği ile Bolşeviklere yeni bir alan açtığı için son derece Marksizm içi bir durum olarak, “Praksis” ile aşılmıştır, yani “eylem içindeki felsefe” olarak siyasi pratik Lenin’i doğruladığı için benimsenmiştir.

4. Lenin her siyasal tartışma üzerine tartışmayı açan, durumu netleştiren, tarafların bilgisine sunan tavrı çok nettir: Lenin her ciddi siyasal tartışma üzerine bir polemik kitabı yazmış ve parti kongrelerinde bunu açıkça anlatmıştır. Lenin’in önemli eserlerinin tümü varolan polemiklere yanıtlar vermek ve tarafları netleştirmek için yazılmıştır. Ortalığı bulandırmak ve siyasette tartışmadan kaçmak hiçbir zaman ne Lenin’in ne de Bolşeviklerin tarzı olmadı.

5. Leninist kadrolar cam kavanozda bekletilmez, salamurası yapılmaz. Tam aksine Bolşeviklerde, herkes bulunduğu yerde örgütlenme çalışması yapar ve o bölgenin siyasal bilincinden örgütlenme potansiyeline kadar süreci örgütlemek için alanlarda aktif biçimde çalışırdı. Leninist kadroların yalnızca devrimci durumlarda ortaya çıkan ve onun dışında parklarda bahçelerde, kafelerde barlarda oturan, işinde gücünde olan insanlar olarak görmek insanın duyduğuna şaşacağı kadar tuhaf bir yalandır. Aksine Bolşevikler en gerici koşullarda bile ciddi bir örgütlenme çalışması yaparlardı, hele teorik üretim hiçbir zaman durmazdı. Varolan bir tartışmada taraf olarak Lenin Materyalizm ve Ampirio-Kritisizm kitabını yazmıştı, yani Materyalist felsefe üzerine olan bu kitap bile Bolşeviklerin de dahil olduğu bir tartışma üzerine yazılmıştı.

6. Devrimci durum nedir? Lenin’in devrimci durumun nesnel bir süreç olduğu kadar öznellikle yaratılabileceğini her zaman savundu, bir yandan nesnelci öte yandan da ise iradeciydi, devrimci özne yani RSDİP’in çalışması olmadan kendiliğinden devrimci bir durumun olabileceğini hiçbir Menşevik ya da Bolşevik savunmamıştır. Siyasal ve iktisadi krizler, devrimci öznenin müdahalesi olmadan, burjuva siyaseti ve merkezi iktidarın bir sürü insanı, halkı harcamasıyla neticelense bile, eninde sonunda aşılır. Bu konuda Türkiye siyasi tarihi pek çok durumu göstermiş, devrimci öznenin projesizliği, bizzat siyasal bilincin yetersizliği, devrimci teorinin pratik içinde boğulması nedeniyle “devrimci durumlar” tam bir baskı ve insan karşıtı durumlar olarak darbelerle sonuçlanmıştır. Tam aksine, RSDİP’in her iki bileşeni birden Rusya’daki siyasi iktidarın çözemeyeceği sorunları kaşımak, bu alanlarda örgütlenmek ve bu alanlarda direnişi yaygınlaştırmak için çabalıyorlardı. Dahası şunu söyleyeyim Rusya Birinci Dünya Savaşına girdiği zamanda, milliyetçiliğin-Çarcılığın doruk noktasına çıktığı zaman da bile Bolşevikler hem fabrikalarda hem de bizzat Ordu içinde örgütleniyorlar ve siyasal olarak mücadele yürütüyorlardı. Bolşeviklerin Ordu içindeki çalışması olmasa, Ordu tam da ikiye çatlamasa, savaş-karşıtı ideoloji halkın yeni umudu olmasaydı, Ekim Devrimi falan olmazdı. Bir toplumdaki siyasi/iktisadi kriz kendiliğinden bir meşruiyet krizine dönüşmez, aksine birinin yerine benzeri şeyleri söyleyen alternatifler üretmek ve yapay ve hatta sanal radikal farklılıklar yaramak konusunda burjuvazi çok mahirdir. Bu yalnızca Lenin’de değil, Marksizm de söylenir, yeri gelince sahte suçlular, beceriksizler, ihanetçiler yaratıp, yeni makyajlı büyük liderler üretmek kapitalizmin başarıyla yaptığı bir şeydir, Marx burjuvazinin Kasıtlı Yalanlarından söz eder, aynı şekilde Lenin bütün burjuva yanlısı, düzen-içi çözümleri deşifre etmek için binlerce sayfa yazmıştır. Bolşeviklerin düzen içi çözümlere karnı toktu ve Avrupa’daki tartışmaları çok iyi biliyorlardı, isteyen inansın isteyen inanmasın Bolşeviklerin Avrupa Siyaseti tarihi ve devrimci ilkeler üzerine bilgisi Avrupalı Sosyal Demokratlardan daha fazlaydı, bunu Bolşevik Devrimi tarihi yazarı E. H. Carr’da yazar. Bunun için Kitle içinde parti çalışması yapmayı savunur ve bu anlamda araçlar geliştirir ve kitlesel eylemler karşısında korkup tribünde oturmayı bırakın, her zaman sokaktan, eylemden ve örgütlenmeden yana tavır alırdı. Sosyal bir tabanı olmayınca da bunu militanlara suçlamak gibi bir saçmalığa hiçbir zaman bağlamazdı. Örgütün lideri asla örgütü suçlu göstermez, asla örgütün yöneticilerini madara ederek yeni bir hamle yapmaya kalkmazdı, bu siyaset burjuva siyasetinde çok olur, düzen devam ettirilirken patlak veren krizlerdi pek çok insan harcanır. Örgütsel işleyişte güven ve yoldaşlara saygı çok önemlidir.

7. Siyasette doğru öngörülerde bulunmayan siyasi önderlik zaman içinde örgütü çok yıpranır, gerçekleştirilebilir hedefler koymayan insan, suçu örgüte ve örgüt içindeki sorumlulara atmak burjuva sisteminin, onun öncesinde monarşilerin, mutlakiyetçiliğin mirasıdır, Leninizmin ya da Bolşevik siyasetin değil. Bolşevik siyasetin özü, her kritik tartışmada geleceğe dair doğru öngörülerde bulunmakla şekillenmiştir, hiçbir zaman da örgütlü mücadeleyi ve örgütlenme çalışmasını bırakmazlar. Siyasi yükselişlere dair Bolşeviklerin tepeden baktığı ya da tribünlerde kalmayı seçtiği hiçbir siyasi yükseliş ve tartışma yoktur, aksine her zaman aktif biçimde krizlere Bolşevikler müdahale eder. Şunu da unutmayın, gerek Lenin gerekse Stalin devrimci mücadele içinde Çar Polisi tarafından yakalanıp Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş devrimci militanlardır.

8. Leninizm, Lenin isteklerinin ve siyasetteki yaptığı ilkesiz manevraların adı hiç değildir, ayrıca Lenin ilkesiz siyasi manevralarda hiç yapmazdı, aksine ilkeliydi ve siyaseti de tutarlıydı. Boşuna Leninizmin İlkeleri yazılmadı ki: hangi devrimci mücadele ilkesiz yapılabilir ki? İlkesiz siyaset burjuvazinin ilkelerin eyleme dökülmesi ve nesnel durumun analizi için kullanılması ise devrimcilerin işidir. Anlamsız yere ve gücünü test etmek için yapılan manevraları ise Çarlık siyasetinde ve burjuva siyasetinde görürsünüz. Tuhaf emirler vermek ve siyasi olarak tutarsız açılımlarda bulunmak ve toplumsal muhalefetten kaçınmak, bunlar Leninizmin değil, Çarlığın siyaset tarzıdır ve bu tuhaf halkı küçük gören manevralardan Lenin bütün Bolşevikler gibi nefret ederdi. Şunu unutmayın, Parti her açılım yaptığında partinin bir yana savrulması yapılan siyasetin yanlışlığını gösterir, ya da Partinin açılım siyasetinin temelsizliğini gösterir, çünkü her açılım bir önceki ile çelişmesi tutarsızlıktır, bu savrulmalara yol açara, Bolşeviklerde açılım demek, bir önceki açılımın meyvelerinin toplanması nedeniyle yeni bir evreye gelinmesi anlamındadır. Oysaki Partinin eylem içindeki felsefesinin yanlışlığı ya da Partinin Düpedüz sahte ve inanılmaz cüretkâr görünen siyasi manevraları ve meşru düzlemde açıklanamayan siyasi hamleleri “sorgulanamaz merkeze” ya da “Bolşevik Partiye” atfetmek, ne olursa olsun devrimci militanların bunu kabul etmesini savunmak, düpedüz sahtekârlıktır. Lenin eylem kaçkını hiç değildi, aksine partisinin sokağın nabzını tutmasını ve eylemlerde öncülük yapmasını isterdi ve bunun için mücadele ederdi. Tekrar söylüyorum, Nisan Tezleri düpedüz partinin sokaklara çıkması ve varolan siyasi krizi bir devrimci duruma dönüştürmek için yazılmıştır ve bizzat pratikte karşılık gördüğü için Bolşevikler tarafından sahiplenilmiş ve uygulanmıştır.

9. Parti içinde her başarıyı kendine, her başarısızlığı ise yıllanmış örgüt üyelerine atfetmek zerre kadar Leninizm değildir, ama bu en sevilmeyen burjuva siyasetinin özüdür. Bu anlamda Lenin’in örgüt içi çalışmalarda böylesi bir tavrı gösterdiği hiçbir zaman olmamıştır, aksine bütün yazışmalarında sahiplenici, süreci baştan sona takip eden, her zaman kritik yerlerde kritik hamleleri yapan birisiydi. Her şey olup bittikten sonra, örgütü suçlayıp kendini aklayıp ve yeniden bir öncekiyle iler tutar yanı olmayan bir eylem planı hazırladığı hiç olmamıştır.

10. Yanına aldığı doğuştan ikinci adamları öne çıkarıp kendisi arka planda kalan ve ama hep iplerin kendinde olması için çabalayan bir Lenin düşünmek sahtekârlıktır, aslıyla alakası yoktur. Aksine siyasette konuşmalarda tutarlı olmak ve yapılan anlaşmalarda güvenilir olmak çok önemlidir. Lenin’in oturup konuştuğunuzda sözlerini esirgeyip, anlaşma yaptıktan sonra ise hemen onun altını oyan bir tavrı yoktur. Bunlar ilkesizliktir ve uzun vadede siyasete çok zarar verir: Sözünün güvenilirliği siyasette çok kritiktir ve tutarlılık teorinin öz-sermayesidir, oynak-başlı siyaset ilkesizliği doğurur, böyle yapılan siyaset de bırakın Leninist olmayı, tam aksine anti-leninisttir. Leninizm hacıyatmaza oynamak hiçbir zaman olmadı.

11. Lenin’in birleşik bir Parti Kongresinden kaçtığı, kendi yoldaşlarına güvenmediği, Kongrede açık bir şekilde tartışmaların yapılmasını yoldaşlar anlamaz diyerek geri durduğu ve tepeden bölücülük yaptığı hiç olmamıştır, aksine Lenin teorisiyle, siyasi tavrıyla ve ülke değerlendirmeleriyle Kongrelerde çok daha prestij kazanırdı, üstelik zaman onun lehine çalışırdı, çünkü öngörüleri gerçekleşirdi. Lenin’in en önemli özelliği ülkenin geleceği hakkında yaptığı öngörülerin büyük oranda doğrulanmasıdır. Parti içinde ikide bir kendi görevlendirdiği ya da kendi yetiştirdiği insanları görevlerinden almak, onların altını oymak ve güvensizlik telkin etmek, Leninizmin bir özelliği değildir, bu da açık bir iftiradır. Siyasetteki her tutarsızlık, ciddi örgüt içi güven bunalımını doğurur ve Partinin özünde militanlarının yıpranması ile sonuçlanır.

12. Ayrıca Marx’ı çok iyi okumuştu ve yalnızca siyaset üzerine değil, siyaset ve tarih felsefesi üzerine de çalışmıştı, Lenin, bildiğiniz Lenin, Leninist değil, kendisine Marksist derdi.Çağımızın Lenini olduğunu sananların, iddia edenlerin, ya da politika gereği böyle yaptıklarını söyleyenlerin en sık yaptıkları örgüt içinde kraldan çok kralcı yetiştirmeleri ve bizzat liyakat-sadakat denkleminde, ideoloji, siyasal tutarlılık değil de, açık bir şekilde kişiye bağlılığı esas olarak sadakati seçmeleridir. Ben hiç Bolşeviklere eylem kaçkını suçlaması yapıldığını görmedim, çünkü eylemlerde başı çekiyorlardı, eylemden çekinip durmak, eylemleri yönetemeyen, ona öncülük edemeyen bir partinin Leninist olduğu savı tuhaftır ve tarihsel bir garabettir.Leninizmi koşulsuz merkez destekçiliği olarak nitelemek, kararları merkez alır, biz uygularız mantığını devrimciler dayatmak, sonuçta partinin örgütlenme çalışmasına çok zarar verir, çünkü merkezin dışındaki parti örgütünü atıllaştırır, inisiyatifsizleştirir ve siyasetten uzaklaştırır ve militanların yıpranmasına neden olur. Hele merkezin uyuması durumunda işler çığırından çıkar, aksine örgüt diri, uyanık, alan açıcı ve merkezi besleyici olmalı ve merkezin politikalarında söz hakkı sahibi olmalıdır. Örgütün merkezin politikalarından dışlanması ve emireri durumuna sokulmasının en güzel örneği zerre kadar Leninist Örgüt değil, bizzat Osmanlıdaki Kapıkulu sistemidir. Osmanlı paşalarının üzerindeki apolet söküldüğünde bir anda hiçe düşerlerdi, bu sistemi kuran Leninistler değil, bizzat Osmanlıydı. Kim bilir kaç Osmanlıda Paşa ya da Sadrazam idam edilmiştir?
13. Marksizm’de ise başından itibaren tartışma kültürüne çok önem verilmiştir, Marx şöyle yazıyordu:
“Proleter devrimler, kendilerini sürekli olarak eleştirirler, tuttukları yolda kendilerini mütemadiyen durdurur, görünüşte tamamlanmış olana yeni bir canlılıkla tekrar başlamak üzere geri dönerler, düşmanlarına topraktan yeni bir güç alıp daha devleşen boyutlarda karşılarına dikilmesi olasılığı yüzünden onu yere çarpmış göründükleri o ilk hamlelerinde varolan yetersizlikler, zaaflar ve gereksiz ayrıntılarla acımasız bir mükemmellikle alay ederler.” (Louis Bonaparte’ınOnsekizBrumaire’i”)
Tarihsel materyalizmin ilkesel olarak temsil ettiği eleştiri türünün ayırt-edici yönü, bu eleştirinin kopmaz bir parçası olan öz-eleştiriyi sürekli olarak içermesidir.
Sorgulanamaz merkez ve emri tartışılmaz merkez düşüncesi, Çarcılıkta, Padişahçılıkta, Mutlakıyetçilikte ve Halifecilikte vardır, tarihsel materyalizmin kültürü ise eleştiri içinde şekillenmiş ve eleştiri analiz ile siyasi hattın oluşturulmasında esas olmuştur.
Bu arada son uyarı, bir parti içinde tartışmadan kaçmak için, birbirinden iki ayrı Kongre yapılması Komünist Partilerin tarihinde bir ilktir, bir başka örneğini bulamadım.