TABİP ODASI SUSUZLUK İÇİN UYARDI!

İstanbul olmak üzere ülke genelinde gündeme gelen susuzluk ve bu durumun yaratacağı halk sağlığı sorunlarına ilişkin uyarı ve önerileri dile getirmek üzere Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası'nca bir basın toplantısı düzenlendi.
Tabip Odası susuzluk için uyardı!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    
İstanbul Tabip Odası'nda gerçekleştirilen basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. İncilay Erdoğan ve Dr. Ümit Şen katıldılar. Basın toplantısında açılış konuşmasını yapan Dr. Ümit Şen yaşanan sorun susuzluk, kuraklık gibi hayati bir konu olduğu için gerekli uyarıları yapma zorunluluğu hissettiklerini dile getirdi. Dr. Ümit Şen; 'Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ciddi bir susuzluk tehlikesi mevcut. Buna rağmen kapitalist sistemin yarattığı yaşam şekli sebebiyle insanlar kaynakları bilinçsizce tüketiyor' diye konuştu.

Su tüketimi ve temizliği için yetkili kurumların plan yapması lazım
Ardından söz alan Dr. Hüseyin Demirdizen ise şunları söyledi: 'Bugün potansiyel olarak çok ciddi bir toplumsal felaket durumuyla karşı karşıyayız. Bugün yaptığımız basın toplantısını bir ön uyarı olarak görmek gerekir. Bugün, neyle karşı karşıya kalacağımızı, kısa ve orta vadeli önerilerimizi paylaşmak istiyoruz. Bireysel ve toplumsal faaliyetlerimiz açısından vazgeçilmez bir ihtiyaç olan su kaynaklarımızın tükenmesi, susuzluk, kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyayız. Genel olarak dünyadaki endüstriyel faaliyetlerin konusu olan doğanın ve üretim süreçlerinin kötü yönetilmesi nedeniyle çok fazla tüketiyoruz ve çok fazla da kirletiyoruz. Umarız endişesini duyduğumuz sağlık ve kirlilik sorunlarıyla karşılaşmayız ancak bizler nedenleri ortada olan sorunlara yönelik tedbir alınmadığında beklenen sorunlarla karşılaşılacağını bilen bir mesleğin mensuplarıyız. Bu yüzden yetkili kurumların gerekli önlem ve planlamaları acilen yapması çağrımızı basın kuruluşları eliyle yapmak istiyoruz.'

Basın metnini Dr. İncilay Erdoğan okudu. Yapılan açıklamada; 'İstanbul'daki baraj doluluk oranlarının % 20'lere düşmüş olması yakın gelecekte planlı-plansız su kesintilerinin gündeme gelmesine neden olacaktır. Bugüne kadar alındığı ifade edilen tedbirlerin sorunun çözümünde yeterli hatta etkili olmadığı dikkate alındığında sorunun çözümünde acil ve toplum tarafından benimsenebilecek ve uygulanabilecek tedbirlerin alınabilmesi için katkıda bulunabilecek tüm kişi ve kurumlara görev düşmektedir' denildi.

TTB ve İTO karşılaşılabilecek sorunları 6 aşamalı olarak sıraladı:

1. Kaynakta kirlilik. Evsel atıklar, tarımsal atıklar (gübre ve tarım ilaçları) endüstriyel atıklar(kimyasallar, ağır materyaller vb.), araçlardan kaynaklı kirlilik,
2. Su biriktirme alanlarındaki sorunlar. Baraj ve göletlerin su toplama havzalarının yerleşime ve endüstriyel faaliyetlere açılması, (aşırı yapılaşma ve doğanın, ormanların tahrip edilmesi yeraltı ve yüzeysel su miktarında azalma ve kirliliğe neden olmaktadır.)
3. Arıtma işlemlerinden kaynaklı sorunlar (arıtma sistemleri, kapasiteleri. Ağır metaller,kimyasallar tam olarak arıtılabiliyor mu, klorlama eksik ya da fazlamı vb.)
4. Dağıtım şebekesi ile ilgili sorunlar (dağıtım şebekelerinin içinden ve dışarıdan kaynaklı sorunlar. Kanalizasyon sistemi ile ilgili sorunlar (kesintiler, arıza gibi durumlarda sızdırmazlık, negatif basınç vb.)
5. Bireysel kullanıcılardan kaynaklı sorunlar (evlerdeki depolardan kaynaklanan sorunlar, zamanında ve yeterli temizlik, uzun süreli bekletmeler vb.)
6. Kontrollü ya da kontrolsüz kişisel su sağlayıcılarından kaynaklı sorunlar (tanker, damacana vb.)

TTB ve İTO açıklamada alınacak önlemler ve dikkat edilecek noktalar aşağıdaki başlıklarda sıraladı:

1. Su kesintilerinde temel strateji “kesinti yapmak zorunda kalmamak” olmalıdır. Bu açıdan hazırlıklılık en önemli konudur. Su kesintisine yol açabilecek olası durumlar (kuraklık, olağandışı durumlar, afetler vb.) öngörülerek hazırlık ve acil su yönetimi planları yapılmalıdır. Bu planlar halkın katılımıyla hazırlanmalı ve güncellenmelidir.
2. Alınacak önlemler kesinti öncesi, kesinti sırası ve kesinti sonrası olmak üzere üç başlıkta belirlenmelidir.
3. Hazırlık planlarında yerleşim yerlerinde olası sorunlara karşı yedek su kaynakları ve gerektiğinde kullanımı ile ilgili yapılacaklar da yer almalıdır. Bu noktada unutulmaması gereken konu yedek su kaynaklarının da “içilebilir” nitelikte olmasıdır. Bu açıdan kaynaklar dikkatle incelenmeli ve analiz edilmelidir.
4. Suyun yeterli olmaması kişisel temizliği, ortam temizliğini, malzeme temizliğini, gıda hijyenini olumsuz etkiler ve bulaşıcı hastalık riski doğurur. Özellikle toplu bulunulan alanlarda bu risk çok daha yüksektir ve salgınlar ortaya çıkabilir.
5. Su kesintilerinde kesintinin boyut ve yaygınlığına göre aşamalı bir plan devreye sokulmalıdır. Güvenli su kaynakları kullanıma sokulmalı, toplumla iyi bir iletişim kurulmalıdır. -Kaynağı bilinmeyen suların (su tankerleri, kuyu suyu vb.) kullanımı konusunda hassas olunmalı gerekirse kullanımları önlenmeli ve bu amaçla iyi bir denetim sistemi kurulmalıdır.
6. Kesintiler sonrası suyun dezenfeksiyonu sağlanmalı suda 0.5 mg/lt serbest klor bulunacak şekilde sular klorlanmalıdır. Kesinti sırasında kullanılacak suların da dezenfeksiyonu gereklidir. Bu amaçla topluma sunulacak yedek su kaynakları dezenfekte edilerek kullanıma sunulmalı, bireysel klorlama konusunda eğitim yapılmalıdır.
7. Kesintiler sırasında ihtiyaçtan fazla su depolamak çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Depolama amacıyla kullanılan araç gerecin temizliği, suyu kirletme riski göz önüne alınmalıdır. Bu açıdan bireysel düzeyde alınacak önlemler konusunda toplumla iyi iletişim sağlanarak aralıklı olarak duyurulmalıdır.
8. Başta sağlık kurumları olmak üzere okullar, bakımevleri, huzurevleri gibi kurumlarda özel önlemler alınmalıdır.
9. Tüm bu ve benzeri tedbirlerin etkili olabilmesi için kamuoyu karşısında güven verici, açık ve denetlenebilir çabalara ve işbirliklerine acilen ihtiyaç vardır. TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak kamuoyunu bilgilendirmeye, etkili tedbirlerin alınması için tüm örgütlerle ve vatandaşlarımızla birlikte konuyu takip etmeye, önerilerimizi iletmeye devam edeceğiz. Daha büyük felaketlerle karşılaşmak istemiyorsak doğayı kirleten ve tüketen, yaşamlarımızı
ve geleceğimizi yok eden, tüketim çılgınlığına dönüşen, her düzeyde eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu ve yoksunluğu büyüten hastalıklı kapitalist yaşam tarzına ve politikalarına itiraz etmeliyiz. Çevrenin, doğal kaynaklarımızın ve insan emeğinin üretim ve tüketim süreçlerinde ekolojik ve ekonomik kullanımı, sağlıklı ve güvenli bir çevrenin oluşturulması, korunması, doğaya ve insana saygılı bir yaşam biçimin geliştirilmesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz.
Vehaber Menu